Tehditler: Yetersiz Su Kaynakları, Kuraklık Riski, Göç
KOP Bölgesi sahip olduğu geniş tarım alanlarına karşın yetersiz su kaynaklarına sahiptir. Bölgedeki mevcut su kaynakları ve üretim deseni ile tarımsal yapının sürdürülebilirliği risklidir. Türkiye sulanan alanlarının %17’sinin KOP Bölgesinde yer almasına karşın, ülkemiz kullanılabilir su kaynaklarının ancak % 4’ü bölgede bulunmaktadır. Bölge’nin mevcut sulanan alanlarında kullanılan suyun %60’ı yeraltı suyundan karşılanmaktadır. KOP Bölgesi’nde yeraltı su seviyesi her yıl ortalama olarak 3 mm civarında düşmektedir. Yeraltı sularındaki düşüşlerin devam etmesi halinde, belli bir derinlikten sonra su çekimi ekonomik olmaktan çıkacaktır. Bu durum, mevcut sulanan alanların büyük bir kısmının, ileride sulanamama riskini ortaya çıkarmaktadır.
KOP Bölgesi coğrafi konumu itibariyle Türkiye’nin en az yağış alan bölgesidir. Bölge, yıllık yağış açısından Türkiye yıllık ortalama yağış kadar yağış almaktadır. Son yıllarda bölgede yaşanan kuraklık, yer altı sularının ekonomik çekilebilirlikten uzaklaşması, bölge ekonomisini olumsuz etkilemektedir.
KOP Bölge Kalkınmasında Gelecek Projeksiyonu
KOP Bölgesi sahip olduğu geniş tarım arazileri, derin tarihi birikimi, sahip olduğu jeopolitik konum, mevcut esnek işgücü yapısı, gelişmiş OSB altyapısı ile ülkemizin yeni cazibe merkezi olabilecek bir bölgesidir. KOP Bölgesi, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan ülkemizin merkezinde yer almakla birlikte yenilenebilir enerji kaynakları varlığı ile geleceğin yeşil enerji üretim merkezlerinden birisi olabilecek potansiyele sahiptir.
Bölgede su kaynaklarının giderek azalması, kuraklık riski tarımsal yapıyı tehdit emektedir. Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesi için fırsatlar içeren sektörlere dönüşümün sağlanması gerekmektedir. Bölgede tarımdan diğer sektörlere dönüşüm yapılırken tarımsal yapıda kendi içinde değişimin yapılması ülke gıda güvenliği açısından zaruret arz etmektedir. Değişime Öncülük Edebilecek Sektörler: Sürdürebilir Etkin Tarım, Ulaştırma ve Yenilenebilir Enerji
Tarım
KOP Bölgesi’nin yaklaşık 3 milyon hektar tarım arazisi varlığı, Türkiye tarım arazisi varlığının %12,4’üne karşılık gelmekte olup; tarım sektörü, Türkiye’nin gıda güvenliğinin teminatı açısından, Bölge’nin mevcut tarımsal yapısının sürdürülebilirliğin sağlanması için, KOP Bölgesi tarımsal yapısında bir değişim ve dönüşümü sağlayacak yeni bir modelin ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda;
- Arazi toplulaştırması ve sulama projeleri hayata geçirilerek tarım altyapısı iyileştirilmelidir.
- Mevcut suyun tasarruflu kullanılması ve havza dışından (Kızılırmak ve Göksu Nehirlerinden) su transferi imkânları araştırılarak hayata geçirilmelidir.
- Bölge’ye has kuru tarım öncelikli ilave tarımsal destekleme programları uygulanmalıdır.
Ulaştırma
Ülkenin doğu–batı ve kuzey–güney karayolu bağlantılarının kesiştiği kavşak noktasında yer alan KOP Bölgesi, sahip olduğu jeopolitik konumu, yeterli OSB ve KSS sayısı, güçlü sanayi altyapısı ve esnek iş gücü potansiyeli ile batı-doğu arasında bir kalkınma köprüsü ve cazibe merkezi olmaya adaydır.
Bölge’nin sanayide orta yüksek teknolojiye geçiş programlarıyla eşgüdüm içerisinde ulaştırma altyapısının aşağıdaki tespitler doğrultusunda güçlendirilmesi ile tarım, sanayi, turizm ve diğer sektörlerde hareketlilik sağlanabilecektir:
Enerji
Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzındaki payının artırılması, Türkiye’nin enerji arz güvenliği açısından büyük önem taşımaktadır. KOP Bölgesi güneşlenme süresi, yatay yüzeye gelen toplam radyasyon değeri ve kullanılamayan geniş düz arazi varlığıyla, güneş enerjisinden elektrik enerjisi üretiminde ön plana çıkmaya başlamıştır. Konya İli Karapınar İlçesi’nde Bakanlar Kurulu Kararıyla Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi (EİEB) ilan edilmiş olması da büyük bir fırsattır.
KOP Bölgesi’nin sahip olduğu potansiyelleri kullanarak tehditleri fırsatlara çevirerek ülkemizin yeni cazibe merkezi haline getirilmesi mümkündür. Bu amaçla bölgede topyekün bir yapısal dönüşüm programının gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Kalkınmış bir KOP Bölgesi Türkiye’nin 2023 ve 2071 yılı hedeflerine önemli katkılar sağlayabilecektir.